KDE mi, GNOME mu, Yoksa Başka Birşey mi?
12 Haziran 2008Bilgisayarla etkin olarak haşır neşir olduğumdan beri (yıl 1995) *NIX kullanmaktayım. O zamanlar 1997 yılına kadar grafik ortam hiç görmemiş, sadece 80×24 boyutlarında Bourne Shell / C Shell görmüş sıradan basit ve yetkisiz bir kullanıcıydım. İnternet’i komut satırından gopher ile daha sonra da links ile WWW olarak kullanmaya başlamıştım. Arada görmüş olduğum DOS’a işletim sistemi bile demek istemiyordum.
Daha sonra Linux ile tanıştım. Root olarak konsolun başında olmak inanılmaz bir duyguydu. Derken grafik ortamla tanıştım ve Afterstep kullanmaya başladım. Hele Netscape Navigator 2.0 ile daha önce komut satırı zamanlarında yapmış olduğum ilk web sitemin ne kadar iğrenç olduğunu canlı canlı görmek apayrı bir duyguydu. Sonra AfterStep’in WindowMaker’dan geldiğini öğrendim ve olayın özü olan WindowMaker’a geçiş yaptım. 1998’li yıllarda IBM-AIX, DG-UX ve Solaris üzerinde görmüş olduğum Motif kütüphaneli Common Desktop Environment (CDE) beni cezbediyordu. Ancak ne yazık ki ticari yazılım olması nedeni ile Linux’te erişebileceğimiz bir ortam değildi. Sonra XFCE ile tanıştım. CDE’ye çok benziyordu. WindowMaker’ın gözünün yaşına bile bakmadan XFCE’ye geçiş yaptım.
Arada KDE 1.0, GNOME gibi Window Manager değil de Desktop Environment diyebileceğimiz ve neredeyse tam bir bütünleşik grafiksel masaüstü ortamı sunan projeler doğdu. Ama ben ısrarla “nasıl olsa xterm açıp komut satırı kullanıyorum” mantığı ile XFCE kullanmaya devam ettim. KDE ve GNOME çok kaynak tüketiyorlardı. Arada KDE, GNOME’a da fırsatlar verdim. Ama çok sürmeden hep XFCE’ye geri döndüm. O zamanlarki izlenimlerim şu şekilde idi. KDE tam bir bütünleşik masaüstü ortamı iken GNOME bir ayı patisi olan basit bir panelden başka birşey değildi. GNOME’un işlevsel olması için mutlaka bir WindowManager’a ihtiyacı vardı. Yani GNOME XFCE üzerinde de kullanılabilen sadece basit bir paneldi. Yani KDE bana oldukça yakınken GNOME çok uzaktı. Çünkü zaten paneli olan WindowManager’ın üstüne bir de GNOME paneli geliyor ve “işte GNOME” diyorduk. Çok saçmaydı.
Zamanla donanımlar güçlendi, hızlandı. KDE ve GNOME’u rahat kaldırır duruma geldi. XFCE de CDE görünümünden uzaklaştı. KDE de, GNOME da oldukça gelişti. Biz kullanıcılar artık sadece xterm değil, anlık mesajlaşma, zengin ve görsel içerikli e-posta okuyabilmek için grafiksel e-posta istemcileri, bütünleşik geliştirme ortamları, web gezginleri kullanmaya başladık. Tüm bunların aynı ekranda başarılı bir şekilde yönetiliyor olması ihtiyacını temel bilgisayar işlevleri ile beraber en iyi KDE ve GNOME karşılar oldu. Ancak GNOME’un eski hallerindeki basit bir panelden ibaret oluşundan dolayı özel bir antipatim vardı. Bu nedenle 2000’li yıllarda tercihimi KDE’den yana yaptım ve KDE kullanıcısı oldum.
2008’li yıllara kadar hep KDE kullanıcısı olarak kaldım. Arada GNOME’a şans verdim ama bütünleşik masaüstü ortamını tam olarak başaramamış, KDE’nin elinden daha çok su içmesi gereken bir proje olarak olarak gördüm GNOME’u.
Derken KDE’de pek yenilikler olmaz oldu, yıllardır aynı tip, sadece daha sağlam. GNOME gelişmeye devam etti ve neredeyse KDE’yi bütünleşik masaüstü ortamı konusunda yakaladı. GNOME artık kullanabileceğim kıvama geldi. GNOME’un tek derdi basık ekranların (ticari ağızla geniş ekran diyorlar ancak benim için gereksiz ve basık bir teknoloji) hakimi bilgisayar dünyasında bir üstte bir de altta olmak üzere iki panel sunarak ortada çalışabileceğim bir alan bırakmaması idi. Kurcalarken tek panel’e tüm işlevselliği toparlayabileceğimi keşfettim. Ne yazık ki basık ekranların fazlalığı olan sağ ve sol alanlarda GNOME paneli kullanılabilir gibi değil. Halbuki dik duran ve sağda ya da solda yapışık olan panel ile KDE kendini çok güzel ifade ediyordu. Böylece bana da bu basık dünyada bir miktar çalışma alanı kalıyordu.
KDE 4’ün temmelleri atıldı. Heyecanla bekledik bekledik. İlk betaları tam bir fiyaskoydu. Betadır olur böyle dedik. KDE’den vaz geçmedik. Vakit geldi ve KDE 4 yayınlandı. Hemen ilk denemelerimi yaptım. Sonuç tam bir fiyasko. Basık ekranların hakimi bilgisayar dünyasında aşağıda ortada 64 pixel kalınlığında bir panel. Ne sağa ne sola kımıldamıyor. Orayı kurcala, burayı eşele olmuyor. Herşey büyük ve sabit. Zevke göre ayar yok. Arada çıkan düzeltme sürümlerini de denedim fazla bir yol kat edememişler. KDE 3’teki birçok özellik resmen baltalanmış. Daha şirin görünmek uğruna.
Böylece KDE devrini kapatmaya karar verdim ve 2008 yılı itibari ile GNOME’cu oldum. KDE’den bu yana özlediğim iki özellik ise sadece katapult ve yakuake oldu. Her ikisinin de GNOME alternatifi var, ancak KDE muadilleri gibi başarılı değiller. Kim bilir? Belki bir gün KDE eski günlerine geri döner.
“KDE mi, GNOME mu, Yoksa Başka Birşey mi?” için 4 Yorum
Anonim diyor ki:
01 Ağustos 2008 tarihinde.
GNOME’dan sasma, KDE’nin de eski haline donecegi umidini bitir bence…
ozan arif diyor ki:
28 Eylül 2008 tarihinde.
uhuuuhuhhh ağlamak istiyoru:'(
Ayhan ARDA diyor ki:
20 Şubat 2009 tarihinde.
Acaip bir yazı olmuş , alıp götürdü resmen beni , eline sağlık.. 🙂
misafir diyor ki:
18 Mart 2009 tarihinde.
elbette gnome…